Bir doğu şehri olan
Semerkant’ın ilmi tarihi ve yapısı üzerine yapılan araştırmalar, ya
Mâverâünnehir bölgesi çalışmalarının içerisine dahil olmakta ya da hicri
dördüncü asır ve sonrasına tekabül etmektedir. Ancak hicri ikinci ve üçüncü
asırda şehirdeki ilmi durum, bazı istisnai çalışmalar dışında tam anlamıyla gün
yüzüne çıkarılmış değildir. Zira şehrin meşhur âlimlerinin/râvîlerinin kimler
olduğuna dair bile oldukça cüzi bilgilerimiz bulunmaktadır. Bunun yanında hicri
ikinci ve üçüncü asırda Semerkant’ta nasıl bir ilmi hareketlilik vardı? Mezkûr
iki asrı birbirinden ayıran temel özellikler nelerdi? Ya da hicri ikinci asır
ve üçüncü asır kendi içerisinde nasıl bir gelişme çizgisi izlemişti?
Semerkant’a âlimlerin gelmeye başlaması veya Semerkant’tan başka şehirlere
rihlelerin gerçekleşmesi hangi dönemlere tekâbül ediyordu? Bölgede kimlerin
meclisleri vardı? Bu meclislerde hangi râvîler hangi rivâyetleri elde ediyor ve
naklediyordu? Semerkant bölgesine dair bir isnâd silsilesinden bahsedilebilir
mi? İman tartışmaları, halku’l-Kur’ân, kader gibi konularda Semerkant’lı
râvîlerin tutumu nasıldı? gibi pek çok soru hala cevaplanmayı beklemektedir. Bu
sebeple elinizdeki kitap, yukarıda zikredilen suâlleri göz önünde bulundurarak
hicri ikinci ve üçüncü asırlarda Semerkant’taki ilmi hareketliliği, bölgedeki
râvî ve isnâdların izlerini sürerek ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Bunu
yaparken ise Ebû Hanîfe’nin Semerkant’lı öğrencilerinin ve Darimî’nin şehirdeki
ilişki ağlarını hareket noktası olarak kabul etmektedir. Böylece Semerkant’ın
ilmi durumu; tespit edilen isimlerin hoca-öğrenci ilişkileri, rivâyetleri,
eserleri ve fikri duruşları bağlamında ortaya konulmaya çalışılmaktadır.